26 Haziran 2009
Memleketimden Kural Manzaraları
Evet, şimdiye kadar olmadı ama bir gün dayak yememe yol açabilecek hadiseler zincirini bu başlık altında toplayalım. İsyan ettiren, hayata küstüren, varlığınızı sorgulatan kurallar. Her yerde karşımıza çıkabilir, alın size en taze ikisi.
* İki haftasonudur Ufuk'un evlenme etkinlikleriyle uğraşıyoruz. Önce İzmir'de bir düğün, sonra Büyükçekmece'de. Büyükçekmece'deki Orduevi'nde. Daha önceki deneyimlerimizden biliyoruz, sakallar traşlı gidilmeli, topsakal falan kabul edilemez. Bu uğurda bizim Kırmızı on sene sonra ilk kez top sakallarını kesiyor falan. Neyse trafik felaket, iki saatte gidiyoruz Beşiktaş'tan oraya. Saat 21:45 vardığımızda. Kapıda 2-3 asker. Sakalda sorun yok da annemin başörtüsüne takılıyorlar. Bildiğin anne başörtüsü işte. Kimlik soruyorlar anneme, bakıp "başörtünüzü çıkarmalısınız" diyorlar. "Neden" diyorum, "Başörtüsü yasak" diyorlar. "E niye kimliğe baktınız" diyorum, "60 yaşının üstündekiler başörtüsüyle girebilir" diyorlar. Çocukların suçu yok tabi. Asıl sorun bu kuralı koyanlarda. Nasıl bir ayrımcılık, nasıl bir anlayıştır bu. Akılalmaz! Başörtüsünü açıp içeri giriyor annem, içeride otururken tekrar takıyor tabi. Bu arada kırmızı'nın da sakalı beğenmemişler, gecenin bi vakti berber aramış bizimkisi.
* Düğünler yüzünden dedemin arabasını almıştım iki hafta önce. İki haftadır bendeydi araba. Karşıya geçiyorum kombine almaya. KGS boş, birinci köprüde gişeye girmeden dolduracağım hesapta. Gittim gişeye, "Bu kart buradan dolmuyor" dediler. "Nasıl yani" dedim, "Bu kartı sadece ikinci köprü ve otoyol gişelerinden doldurabilirsiniz" dediler. "Dalga mı geçiyorsunuz" dedim, "Yok son derece ciddiyiz" dediler. Sonra yetkili buldum, ona sordum. "Valla hocam doğru söylüyorsunuz, biz de diyoruz koysunlar şuraya bir makine ama koymuyorlar. Geçen milletvekili geldi, aynısı ona da oldu, ona da söyledik" dedi yetkili. 30 TL'ye yeni kart sattılar bana, neyse ki 3 lirası alınıyormuş, gerisi içeri yükleniyormuş. Ha tabi kredi kartı da geçmiyormuş. Kart çöplüğü olacak insanların cebi bu gidişle!
Sinirlenmeyeyim diyorum sinirleniyorum. Yetkililer, n'olur bana mantıklı bir cevap verin artık n'olur!
23 Haziran 2009
Fenerbahçe 2008-2009 Neon
7 Haziran 2009
Mavi Kuş ve Küçük Kız
bulutlar içiçe ve her an başka
bir resim oluyorlar
başka bir adla başka bir zamanda
fazla saydın demiştim ya o gün sana
vazgeçtim kaçmak yok söz bu kez
çok güzel uyuyorsun diye yanımda
bak, çok gevezeysem hadi kapat çenemi
sözcükler neki duygular yanında
yoksa yarın sabah uyanıp ayılınca
utanacağım şeyler söyleyebilirim şimdi
ya da bırak hazır açmışken kapılarımı
kalbime biraz daha temiz hava girsin
yalancıyımdır biraz ama bana inan
sarhoşken hep çok sahiciyim
yine fazla içmişim bu akşam da
coşmuş kalbim, of nal gibiyim
sağır kör dilsiz görünür kalbim
ama bil, ben aslında iyi biriyim
bilirim çok kirlidir aşk sicilim
sadakat konusunda da pek iddialı değilim
ama bu kez farklı olsun diye
sen denersen ben de denerim
pek iyi olmadı şarkı en iyisi
gel ortaçgil dinleyelim
sıcaklığını verirken sen bana
sızayım aniden kollarında
çok düşündüm kaçayım diye ama dedim
ne zaman anlaşmış ki kalple beyin
ve hele ne zaman düşünsem seni
yaprak gibi titriyorken kalbim
söz-müzik: teoman
"e merak ettim ben de dinleyeyim", tıkla o zaman.
3 Haziran 2009
Fenerbahçe 2005-2006 Kişisel Efsane Formam
Bunu eklemek bugüne nasip oldu. Eklerken, hatırasını da anlatmak gerek. 100. yılda İzmir'de Trabzonspor maçıyla şampiyon olmuşuz. Sonra Ali Sami Yen'de Galatasaray'ı yenmişiz, ligi bitirmek için Ankaragücü'yle oynayacağız. Duymuşuz ki maçtan önce efsaneler maçı var, erken gitmişiz Kadıköy'e. Öncesinde de Dereağzı Tesisleri'nin karşısındaki Adana Kazancılar'da rakı masasını kurmak üzere sözleşmişiz.
Velhasıl Cem en önce gitmiş mekana. Rezervasyonu yapan Ender, içerden yer tutmuş ama neyse ki garson Cem'i uyandırmış. "Abi bütün Fenerbahçe tarihi buraya geliyor, sizin ne işiniz var içerde" diye. Masa dışarda ayarlanmış, tek tek yıldızlar gelmeye başlamış. Cem'den bize mesajlar yağıyor tabi o sıralarda: "Miço burada Tuncay nerede", "80'de Johnson burada, Tuncay-İnanç nerede". Neyse yetişiyoruz biz de en sonunda. Biz masamızda rakımızı içip kebapları yiyoruz, arka masada çocukluk efsanelerimiz. Kafayı yememek elde değil. Aklıma gelenleri yazayım. Rıdvan, İsmail, K. Şenol, Taygun, Hakan Tecimer, İlker, Şükrü Birand, Cem Pamiroğlu, Serdar, Johnson, Saffet, Metin Diyadin, Özcan Kızıltan, Cemil Turan, Alpaslan Eratlı, Yavuz Şimşek, Tuna, Semih Yuvakuran, Turhan Sofuoğlu, Numan, Serkan Acar, Nevruz Şerif, Elvir Bolic, Yaşar, Canan, Ercan Aktuna.. Hepsi orada.
Kafalar da iyi olunca üzerimizdeki formaları çıkarıp imza turuna başladık. İmza alırken de muhabbet. Cem Rıdvan'a bir şeyler anlattı. Ağlıyordu lan. Ben Taygun'a şunu dediğimi hatırlıyorum: "Taygun abi, o efsane takımın 103 gol attığını herkes bilir, ama ben 27 gol yediğini de biliyorum. Siz başkaydınız!" Çok sevinmişti hakikaten. Sonra başkanla muhabbetimiz efsanedir:
Tuncay: Başkanım, başka giden olacak mı? (Ümit'in gitmesi kesinleşmişti haftaiçi)
A.Y: Olabilir, fazla uzun kalanlar kendini bir şey sanıyor.
Tuncay: Tuncay da onlardan biri mi?
A.Y: Hayır, Tuncay'ın kalması için uğraşıyoruz, bakalım.
Sonrası. Maça gidiş, elimizde votka portakalla. Kafalar bir dünya. Ümit Özat'ın vedası ve harika maç. Güzel gün, harika hatıralar. Off off..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)